Kaş'ta Nirvana'ya Nasıl Ulaşılır?

“Sonra Kaş vardı, Kaş! Tekrarladıkça Aşk oluyordu… Zaten Kaş, aşkın ta kendisiydi!”
Kaş’ın aşık eden, doyuran, mutluluktan ağlatan, kahkahalar attıran, sarhoş eden, zıplatıp hoplatan, uçuran, daldıran ve giderken özleten mekanlar rehberi.

Gözü kara ve keyfine düşkün bir çok şehirlinin onca viraja, uzun yola aldırmadan her fırsatta kaçmaya çalıştığı Kaş, Türkiye’nin en özel ve saklı yerlerinden biri olmayı hala sürdürüyor. Kaş’ta nerelere gidilir ne yapılır ne edilir kısaca üzerinden geçeceğim.
Küçükçakıl’da kocaman minderlerin üstünde miskin miskin ama keyifli geçen koca bir öğleden sonranın ardından akşamüstü oradan çıktınız. Meydana inerken biraz aşağıda, sağınızda Bi’ Lokma göreceksiniz. Burası ev yemekleri yapıyor, ancak Kaş’ın vazgeçilmezlerindendir. Mantısını çok lezzetli, ancak diğer yemekler de harika. Porsiyonlar küçük gelebilir. Fiyat açısından normal, ne ucuz ne de pahalı.

Sabahın erken saatlerinde Küçükçakıl’dan işletmelere doğru bir bakış. Su ise buz gibi.
Solda ise Deja Vu, güneşi batıran romantikler için güneş batarken gidilesi güzel yer, ancak akşam yemeğinden sonra uğranılması daha hoş. Bir sürü kedisi var. Burada mojitonuzu içerken hayatınızda dinleyeceğiniz en harika playlisti dinleyeceksiniz. Mekanın kendisi apayrı güzel, daha önce buraya gelip kedilerine bayılmış olan varsa, bu mekanda geçmiş bir kitap da var İletişim Yayınları’ndan. Adı da “Bir Akdeniz Kedisinin Maceraları” Şükran Yiğit tarafından yazılmış. Ne yazık ki artık basılmıyor.

Müzik konusunda şunu da eklemeliyim ki, Kaş’ta yürürken genelde hep blues duyacaksınız. Eğer blues seviyorsanız, Kaş sizin için bir cennet.

Bi’ Lokma’dan azıcık daha aşağı indiniz (bir yokuştan iniyorsunuz bu sırada) hemen sağdaki patikadan devam ederseniz Bahçe Balık’ın önünden geçeceksiniz, Bahçe’yi de göreceksiniz (bu işletmeler biri anne biri kızı olmak üzere iki ayrı kişi tarafından işletiliyor). Fiyatı tuzludur, ama Bahçe yıllardır ekoldür Kaş’ta. Buralarda yemek yemeye gerek yok bence, yine de söylemek gerek diye düşündüm. Ha bir de Bahçe Balık’ın karşı çaprazında Blue House olacaktı, burası da çok güzeldir (mekan+manzara) ancak fiyatları hakkında çok bilgiye sahip değilim. Tek hatırladığım sarımsaklı ekmeğinin güzel olduğu.
Daha önce gelip cheesecake’lerine ayılan bayılanlar varsa Papillon taşındı. O da hemen Blue House’un sırasında. Artık daha büyük ve harika bir manzarası var. “Follow the turquoise!”
Ama diyelim ki Bi’ Lokma’nın hemen oradan sağa sapmadınız ve yokuştan aşağı inmeyi sürdüyorsunuz, solda Gallery Anatolia var. İlla bir şey almak için girmeyin Gallery Anatolia’ya, bakmak için girin. O kadar nefis bir atmosferi vardır ki. Tercihim gün batımı ya da güneş battıktan sonra gitmek. Burası siparişler üzerine seramik yapan insanlar tarafından açılmış bir yer. Sibel Düzel ve annesinin atölyesi. Kendileri de, yaptıkları iş de çok tatlı en azından bi 5 dakika ayırmak gerek. Ayrıca isterseniz kendi kupanızı, tabağınızı boyayabilir, Kaş’tan ayrılmadan alabilirsiniz.

Sanatçı Sibel Düzel, galerisine girip vitrinlerin arasından baktığınızda genelde kendisine çalışırken buluyorsunuz. Üzerindeki tuniği ise Uzunçarşı’dan çıkarken, Uzunçarşı’nın bittiği yerde, hemen sol tarafta Tuwa Mahal’den edinebilirsiniz, özel üretim yapıyorlar.
Gallery Anatolia’dan da çıktınız birazcık daha indiniz ve zaten artık yokuş bitti, meydana vardınız. Solda Mercan Restorant var. Dikkat: Mercan Restorant’tan uzak duruyoruz. Hem hayatınızın en güzel kazığını, hem de en lezzetsiz yemeklerini yersiniz. Neymiş efendim, Mercan Restorant Kaş’ın simgesiymiş. Yalan. Kanmayın kandırılmayın olabildiğine uzak durun.
Meydana geldiniz. Sağda Efendi var. Efendi’de güzel canlı müzik olur, rock var bu akşam derler, ancak o rock bir süre sonra blues olur. Efendi’nin hemen yanında kumpirci var, bilmem size fark eder mi ama Kaş’ın kumpirlerini bin kat daha lezzetli buluyorum şimdiye kadar Türkiye’nin dört bir yanında denediğim yerlerden. Kaş’taki nasılmış diye deneyeceksiniz oradan deneyin. Kumpirci bir sokağın başında (Efendi’nin yanında). Girin o sokaktan, keşfedin, en sonunda Uzunçarşı’ya bağlanacaksınız zaten. Bar Celona’yı göreceksiniz, güzel kokteyller ve genelde yabancılar var. Maç varsa maç açıktır.

Gireceğiniz bir çok mekanda bir çok film posterleriyle karşılaşacaksınız. Tarantino’dan Jim Jarmusch’a, Mike Nichols’dan Terry Gilliam’a.

Ama durun şimdi girmeyelim o kumpircinin sokağından devam edelim diyorsanız meydana gidiyoruz. Yine sağda Mavi var. Hah, Kaş’ın simgesi aranıyorsa bu Mavi’dir. Kaş’a gelen mutlaka bir oturur buraya (ünlüsün ünsüzüne, yaşlısından gencine). Ama o ortam için illa oturmak zorunda değilsiniz, alın elinize biranızı hemen karşı duvara oturun (adı da Duvar Bar), zaten selamlaşıyorsunuz masadakilerle. Çekinmeden tuvaleti kullanabilirsiniz.
Geldik meydana. Karşınızda Noel Baba çay bahçesi. Sabah saatlerini geçirebilirsiniz burada. Özellikle yenmesi içilmesi gereken bir şey yok burada. Burada çaydan başka bir şeye para harcamamak gerek derim. Şimdi Uzunçarşı’ya doğru ilerleyelim. Biraz ilerleyinde sağda Sandaletçi var. Sahibi Selin, Hotiç’te tasarımcı olarak çalışan Kaş’ın büyüsüne kapılmış güzel insanlar biri daha. Solda gümüşçüler var güzel. Burada Likya Lahiti’ni görene kadar yürüyün. Tezgahlar rengarenk ve çok güzel oluyor. Aman dikkat, kolay kayabilecek ayakkabı ya da topuklu giymeyin. Kaş’ta topuklu hatta hiç giymeyin, gülerler.
Eğer Uzunçarşı’ya sapmayıp düz devam ettiyseniz biraz ileride sağda Çınarlar olacak. Güzel pizzalar. Hemen Çınarlar’ın sağındaki sokağa sapınca da karşınızda Red Point. 24.00’a kadar blues, jazz, new age çalar 12.00’dan sonra Kaş’ın “aktığı” ve “koptuğu” yer haline gelir. İçerisinde insanlar yüzünden zor hareket edersiniz. Çalışanları çok hoştur, burada bira dışında mojito içilir, ayrıca güne özel shotları birbirinden yaratıcı ve harikadır.

Red Point, nam-ı diğer Ref Bonit elemanları.

Gerisini anlatmayayım şurdan gidince şöyle yapınca diye, siz keşfedin. Sadece önemli bir kaç mekan adı vereceğim.

Pideli Köfte: Buranın önünden geçeceksiniz ancak Pideli diye değil Deli Köfte diye okuyacaksınız. Önünde ikea’nın kırmızı beyaz siyah masaları sandalyeler var. Dikkat çekmeyecek gibi değil. Burada iskenderin döner olmayan versiyonunu yapıyorlar. Ancak acayip aç değilseniz bir porsiyon fazla gelebilir, yarım isteyebilirsiniz.
Echo Bar: Türkiye’nin en aktif jazz barı. Neredeyse her gün canlı müzik var. Gidin mutlaka, çok güzel bir atmosferi var. Sahneye çıkan sanatçılar arasında Jehan Barbur, Joy Voeth, Erkan Oğur, Telvin, Bülent Ortaçgil, (çok sık bir şekilde) Sarp Maden ve daha sayamayacağım bir çok harika sanatçı, ayrıca Kaş’tan 1-2 yerel grup (ki onlar ayrı harika).

Telvin sahnede.

Hideaway: Burayı bulmakta muhtemelen zorlanacaksınız, soracaksınız ve çoğu kişi bilemeyecek belki de. Adı üzerinde Hideaway… Meydana çok yakın bir yerde. Buraya gitmenizi ŞİDDETLE ve çok çok çok çok tavsiye ediyorum. Ancak akşam olduğunda, yemeğinizi yedikten sonra. Ve eğer özel bir akşam istiyorsanız. Mekan özel olduğu gibi menü de özeldir.

Hideaway’i girişindeki begonvillerden ve mumlarla aydınlatılmış bir patikaya açılan koca eski kapısından tanıyabilirsiniz.
Yemek yok burada, kekler ve içecekler var. İçtiğiniz su için hesap kesmeyen tek mekan. Ayrıca Pazar günleri brunch oluyor burada. Mümkünse yalın ayak yürüyün.
En azından bir kek için uğramanızı isterim ya da bir kaç kişiyseniz Kova içmenizi. Sahipleri çok acayip insanlar, Erdem ve Nur zaten görünce anlarsınız. Yazın burda yer bulmanız imkansız ve dediğim gibi herkes bilmez yerini, fark etmez bile. Ama iki adımda bambaşka bir dünyaya adım atıyorsunuz.

Sağdaki siluetten anlaşıldığı kadarıyla Kova içilmiş, akabinde de Hideaway’in batikli, rahat yastıklarında mayışılmış.

Kaş Camping: Eğer içinizdeki özgür ruh omzunda çadırı ve matıyla Kaş’a ayak bastıysa, ayaklarının onu götüreceği yer Kaş Camping olmalıdır. Kamp alanı yazları kişi başı 15 lira, duşu, tuvalet, interneti, restoranı mevcut. Çadır madır uğraşamam diyorsanız bungalovlar da var. Kaş Camping’in en büyük avantajı kendi özel plajı olması ve sabahları dalga sesleriyle uyanmak. Şehir merkezine yürüyerek 5-10 dakika, bisiklet kiralama mevcut. Kamp aynı zamanda bir dalış okuluna ev sahipliği yapıyor. Dalışın ardından yine camping’de bulunun Özlem adlı bayandan reiki ve masaj alabilirsiniz.

Kaş Camping’in enteresan ziyaretçilerinden biriyle keyifli bir akşamüstü sohbeti.

Başka bir enteresan Kaş Camping ziyaretçisi, önünde ise camping’in iskelesi, denizi ve de dalış okulunun botu.

Küçükçakıl ve Büyükçakıl: Küçükçakıl Lale Pansiyon’un hemen önünde. Yüzeceksiniz dikkat edin, kaynak noktaları var ve bir anda buz gibi suyun içine giriyorsunuz. Burada iki tane işletme var, genelde hangisini tercih ettiğiniz pek fark etmiyor. Çınarlar’da yemek daha lezzetli ama.
Büyükçakıl ise uzakta biraz. Yürüyebilirsiniz 30 – 45 dakikada. Ya da servisleri kullanabilirsiniz. Ancak yürümek için hoş bir parkur ve ortam. Gece yürüyüşleri de çok güzeldir Büyükçakıl’da, bazen kocaman ateşler yakılır. Her bakımdan çok hoş bir koy. Yanınızdaki karşı cinsi aşık etmek istiyorsanız mutlaka götürün.
Kaş Kültür Evi: Afrodit Pansiyon’dan merkeze inerken önünden geçiyor olmalısınız. Burada hep bir etkinlik, sergi vardır, hemen yapının önündeki bültenden takip edebilirsiniz.

Son olarak; Spagettici’de yemek yemek biraz cesaret ister, müthiş pahalı bir makarna için. Mercan Restorant’a tekrar ve tekrar dikkat. Eğer yamaç paraşütü, dalış, ya da trekking, aklınıza gelen herhangi bir şey düşünüyorsanız hepsinin yeri farklı. Bir işletme her şeyi aynı anda harika yapamıyor (paraşüt için Bougenville, dalış için Sun Diving, kanyon, kano, o tarz şeyler için de Xanthos). Meydan 10’a kadar ana baba saatidir, o saatlerde en güzeli bir restorantta, bir barda olmak ya da gezmektir. Kaş’ta genelde hayat akşam 12’den sonra başlar. Vakit bulursanız Limanağzı’na gidin ancak sadece tekneyle ulaşım var oraya (ya da Likya yolundan yürüyerek ulaşabilirsiniz ama ancak o kadar işarete rağmen muhtemelen kaybolursunuz). Limanağzı’nda bir kaç işletme var, aç kalmazsınız. Özel bir koy seveceksiniz. Yemeğinizi kendiniz yapacaksanız her türlü garip ve gurme ıvır zıvırın bile bulunduğu, bir çok yerden daha ucuz Muhtar Alışveriş Merkezi’ni tercih edin (kendisi alışveriş merkezi falan değil bu arada, bildiğiniz market). Ve Kaş’a kesinlikle kısa bir süre için gelmeyin, tadı öyle bir damağınızda kalır ki.

geschrieben von butterwithbutter am 2012-03-25 in #Orte #location #blues #scuba-diving #select-type-of-location #antalya #kas #parasuet #akdeniz #kasaba #gurme #sehirden-kacis

Mehr interessante Artikel